CHP-DSP
iki parti arasındaki fark nedir?.
Aslında DSP nin ‘Demokratik Sol’ olarak gelişmesi ve CHP ile
farklılaşması eski CHP de ‘Ortanın Solu’ parti politikası olarak kabul
edildikten sonra başlamıştır. 1967 de buna karşı çıkan Turhan Fevzioğlu ve
arkadaşları CHP den ayrılmışlardır.
1972 de Bülent Ecevit CHP Genel Başkanı seçildikten sonra
‘Ortanın Solu’ nu halka tanıtmaya yönelmiştir. Bunun ‘Sosyalizm’ den farklı
olduğunu belirtmek için ‘Sosyal Demokrasi’ ve ‘Demokratik Sol’ kavramlarını
kullanmaya başlamıştı. Sonuçta ‘Demokratik Sol’ ifadesi üzerinde birleşme
sağlandı. Ecevit’ e göre bu terim yıpranmamış, yozlaştırılmamış ve kendi
kendisini tanımlayan bir terimdi.
Böylece 1976 Kurultayında, ‘CHP Demokratik Sol Bir
Partidir.’ İfadesi parti programına eklendi. Bunu kabul edemeyenler CHP den
kopmaya başladı.
1 ) Bu yeni demokratik sol akım, batı Avrupa’ da ki Sosyal
Demokrasi’den farklıydı. Onun gibi Marksist kökene dayanmıyor ve bu kültürün
etkisinde değildi.
CHP ve SHP gibi partilerin program ve uygulamalarında hala
bu Marksist Kültürün esintilerini görmek mümkündür.
Oysa DSP nin Marksizm ile hiçbir tarihsel bağlantısı yoktur
ve bundan esinti almamıştır. DSP Türk Toplumunun özelliklerine ve değişen dünya
koşullarına uygun çağdaş ve özgür bir sol akımdır.
2 ) Geleneksel Sol, tarihsel gelişiminde salt işçi
hareketini temsil eden partiler olarak doğmuştur.
Demokratik Sol Hareket de CHP içersinde 1960 lı yıllarda
işçi hakları için verilen mücadele ile başlamış olmakla birlikte daha sonra
köylü, esnaf, sanatkar, memur gibi diğer halk kesimlerini de içersine alarak
sosyal adaletçi, yeniliklere açık, Atatürkçü, milliyetçi ve emperyalizme karşı
bir akım olarak gelişmiştir.
3 ) Günümüzde bazı sosyal demokratlar batıdaki emperyalizmin
kendilerine sağladığı kazançlara sahip çıkarak emperyalizm ve enternasyonalizm
arasında sıkışıp kalmaktadır.
DSP bağnazlığa kaçmadan dindarlığı, tutucu olmadan
geleneklere bağlılığı, faşist, yayılımcı ve ırkçı olmadan milliyetçi ve
ulusalcılığı savunur. Oysa batı sosyal demokrat anlayışına sahip partilerde bu
geniş halk kitleleriyle kucaklaşma olamaz. Mümkün de değildir.
4 ) Günümüzün yeni CHP si demokratik sol kavramını
reddederek, Batının, ‘Çağdaş Sosyal Demokrasi’ kavramını benimsemiştir. Bu
kavram CHP nin de bünyesinde bulunduğu Sosyalist Enternasyonal bünyesinde
bulunan partilerin genel görüşüdür. Buna göre; Bu devletler, Dünya devletleri
arasındaki ticarette ortada dönen bir deli para vardır. Küreselleşme süreci,
içersinde ulus-devletleri düzenleyen, denetleyen ve gelirlerini yeniden
dağıtan, uluslar arası dayanışmayı kabul eden bir üst kurulun (Ulus-Devletler
üstü Kurul) oluşmasını destekler.
Uluslar arası silah ticareti, küresel vergiler, küresel
spekülatif sermaye bu kurul tarafından oluşturulan bir fona aktarılarak
yoksulluk ve hastalıklarla mücadelede ve geri kalmış ülkelerde kullanılacaktır.
Düşünce olarak güzel görünen bu çağ dışı anlayış uygulamada
sömürü haline dönüşmektedir. Bu gün Afrika kıtasının çeşitli bölgelerinde yirmi
milyondan fazla insan açlıktan ölmek üzere olmasına rağmen, bunlara yardım sözü
verilmiş olmasına rağmen senelerdir hiçbir yardım ulaşmamıştır. Sömürgeci
devletler önce kendi halklarının refahı için bu fonları kullanmaktadır.
Sosyal Demokratlar fonlardan elde edebileceği kazancın
peşindedir. Silah ticaretine, ekonomik teröre ve çevre kirlenmesine sessiz
kalmaları da bunun gereğidir. Gelişmiş ülkeler bu ekonomik sömürü sonucu önce
kendi işçi, köylü ve diğer kesimlerini nemalandırma peşindedir.
Batılı Çağdaş Sosyal Demokrat görüşe göre; sağ partilerin
politikalarında olduğu gibi ‘Devlet küçültülmelidir’. Devlet piyasaya müdahale
etmemelidir. Devlet ancak düzenleyici ve denetleyici olmalıdır.
Oysa sağ partilerin görüşüne yaklaşan bu sınırsız
özelleştirmeci tutuma Ecevit ve DSP, devletin korunması için elzem olan
haberleşme, madencilik gibi birçok stratejik öneme sahip alanda karşı
çıkmaktadır.
5 ) Uluslar arası yardım fonları oluşturulması da
Küreselleşmenin bir yönüdür. DSP küreselleşmeye karşı olmamakla birlikte, bunun
ülke için zararlı etkilerinin ortadan kaldırılması için çalışmalar yapılmasını
önermektedir.
CHP diğer sağ partiler gibi düzenin bir partisidir ve
uluslar arası oynanan ‘al gülüm ver gülüm’ oyununun bir parçası gibi görünüm
vermektedir. Bu oyuna tek müdahale girişimi Ecevit’lerin kurmuş olduğu ve halka
mal ettiği DSP nin demokratik sol açılımı ile olmuştur. Ecevit bu açılımda ilk
defa Kamu sektörü ve özel sektör arasında üçüncü bir sektörün varlığını ortaya
koymuştur. Bu halk sektörüdür.
Burada size Ecevit’le olan küçük bir söyleşi aktarmak
istiyorum. Polatlı ilçe örgütü kurulacağı zaman oradaki üyelerimize DSP ve CHP
arasındaki farkı anlatmak için ne söyleyeliyim diye sorduğumda Ecevit ; ‘Onlara
şunu anlatın, Polatlı’ da kekik ekimi yapılıyor. Bundan örnek verebilirsiniz.
ANAP yönetiminde, kekik ekimi sonrası tüccar gelir, üreticiden istediği fiyata
kekikleri alır. Bunu satar ve karını cebine atar. Bu serbest piyasa
ekonomisidir. CHP yönetiminde devlet uygun bir fiyata kekikleri alır.
Değerlendirir, satar ve karı devlete kalır. DSP iktidarında kekik üreticileri
kooperatif kuracak devlet onlardan uygun fiyata kekiği alacak, değerlendirecek,
satacak ve karını tekrar onların kooperatifine geri verecek bu şekilde
üreticilerin ve birliklerinin pazarları genişlemiş olacak, dış satım artacak ve
üretici ve birliklerin kalkınması sağlanacak. Ne yazık ki DSP şu ana kadar bu
politikaların yeterince halka anlatılması mümkün olmadı ve DSP tek başına
iktidara gelemedi.
6 ) DSP ile CHP arasındaki farklardan en önemlilerinden biri
de DSP nin kendi dışındaki solu bünyesine kabul etmemesidir. Kurucusu Sn.
Rahşan Ecevit, DSP yönetimlerinin oluşmasında bu konuda büyük bir titizlik
göstermiş '' bizim dışımızdaki sol'' adını verdiği bu kesime parti kapılarını
kapalı tutmuştur ve bu nedenle çeşitli çevrelerden bir çok eleştiri almıştır.
Oysa CHP sol yelpazeyi geniş tutarak her türlü sola
kapılarını açmaktadır. Bu nedenle parti sürekli olarak çok başlı ve iç
çekişmeler içersinde olmuştur. Bu şekilde, radikal sol ve bölücü akımların da
parti içersinde güçlenerek ülke içinde ve dışında seslerini ülkemiz aleyhine,
daha iyi duyurma imkanları doğmuştur ki bunun zararını tüm ülkede bölücü
akımların gelişmesi olarak gördük ve görmekteyiz.
7 ) CHP kuruluş olarak tepeden kurulmuş bir çatı partisidir.
Devletçi ve seçkinci anlayışını değiştirememiş, statükocu olarak kalmıştır.
DSP arkasında dış güçler, herhangi bir şirket veya işadamı
sponsorluğu bulunmayan ve halka mal edilmiş yenilikçi bir partidir. Gelişen
Türkiye ve Dünya koşullarına ayak uyduracak şekilde programını ve
politikalarını, temel ilkelerinden ödün vermeden zamana ve şartlara göre
yenileyebilmektedir.
8 ) CHP katı devletçilik anlayışından kurtulabilmiş
değildir. Ecevit 12 eylül yönetimlerine karşı çıkarken, bu günkü CHP
yöneticileri sessiz kalmayı uygun bulmuşlardır. Oysa solculuk katı devletçilik
anlayışı ile bağdaşmaz.
Günümüzde CHP de solculuk sadece devleti savunan bir oluşum
halini almıştır.
Atina’ da yapılan Sosyalist Enternasyonal Genel Kurulunda
CHP yi darbe yanlısı ve demokrasi karşıtı olarak nitelendirdi.
Bu gün gelinen noktada ne yazık ki AKP parlamentoda elde ettiği
güçle başına buyruk bir yönetim sergilemektedir. Karşısında henüz alternatif
bir güç oluşturacak parti yoktur. Bu gücü oluşturacak potansiyel partinin DSP
olduğuna inanıyorum. Ancak ….
Bu ‘ancak’ ın cevabını sizler vereceksiniz. Bu cevap her
birinizin katılımıyla topluca verilen bir cevap olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder